Kökler salarız yaşama.Bağlar
kurarız hayatla,kendimizi var ederiz insanlarla. Sıfatlar alırız, bir şey oluruz.
Birileri için önemli birileri için hiç oluruz.Aşık oluruz, severiz. Çocuklarımız
olur aile oluruz.Bağlarımız kuvvetlenir. Yaşam bir bütün olur. Zıtlıklarla
yaşamanın gücü çıkar ortaya.Ama hep bir güven vardır. Düştüğümüzde kaldıracak
kaybolduğumuz da bulacak diye.O güven kökleri sağlamlaştırır, yeni dalları
tomurcuklandırır. İnsan alışır düzene, unutur başlangıcı. Hatırlaması için
ayağının boşluğa gelmesi ve bocalaması gerekir. O zaman uyanır alışkanlıklarının
rüyasından.
Rüyalardan uyanmak yaşamın özeti
sanki. Zaman ve mekan değişse de insana dair şeyler değişmiyor. Ruben Östlund
Turist filmi ile bize bir babanın uyanışını Fransa'nın Alplerin de yer
alan bir kayak merkezinde beş günlük tatile çıkmış bir ailenin üzerinden
anlatıyor. Başroller de hikayemizin kahramanı babayı Johannes
Kuhnke(Tomas),ailemizin fedakar annesini Lisa Lowen Kongs(Ebba),ailenin
çocuklarını ise Clara Wettergren(Vera) ve Vincent Wettergren(Harry)
canlandırıyor.
Bir Elmanın Yarısı:İlk Gün
Aile olmak birliktelik ,bir
duygudaşlıktır. Aynı evde birbirinden farklı hayatların bir bağla
bağlanmasıdır.Alışkanlık,fedakarlıktır belki de. Çocuklar sonradan katılır
aileye,anne ve baba ise o aileyi kadın ve erkek olarak seçerek kurarlar.Bir
birliktelik, yuva inşa ederler.Çocuklar o yuvanın meyveleri olur. Hep o ilk
heyecan kalır mı bilinmez. Fotoğrafçı onlara nasıl durmalarını söylerken Ebba
ya da Tomas bunları düşünüyor muydu acaba? Eşinizle şöyle durun,çocuklara şöyle
yanaşın. Bir şey var ama ne? Belli değil. Her şey güllük gülistanlık duruyor.
Birbirleriyle daha iyi vakit geçirmek için tatile çıkarlar. Aile üyeleri
Tomas'ı bir nebze telefonundan ayırarak yanlarında tutmak isterler.
Pembe Gözlükleri Çıkarış:İkinci
Gün
Alpler'in eşliğinde enfes bir
kahvaltı,sevdikleriniz de yanınızda daha güzel ne olabilir ki?Tomas manzarayı
seyretmekte, oğlu Harry baba baba diye bağırmakta,Tomas ise korkulacak bir şey
yok,kontrollü bir durum demekte.Ama karlar üzerlerine doğru gelmektedir. Bir
toz bulutu kaplar ortalığı. Toz bulutu kalkar,herkes yanındakini kontrol eder.
Ebba şaşkındır. Tomas ise ortalıklarda yoktur. Sakin bir şekilde gelir. Masaya
otururlar ve yemeklerine devam ederler. Sanki az önce üstlerinden bir çığ
geçmemiş gibi.
Üstlerinden sadece geçen bir çığ
olsa atlatılır belki.Çünkü çığ oldu ve bitti. Ama insan acil durumlarda diğer
insanların ne yaptığı,nasıl davrandığıyla ilgilenir.Büyük parçadaki küçük parça
daha önemli olur. Belki de durumu şöyle özetleyebiliriz; ölüm gibi bir
şey oldu ama kimse ölmedi. Ebba ne yapacağını bilemez. Bir şey olmuştur,bir çıt
sesi duymuştur. Ama nereden geldiğini,neden geldiğini,ne yapması
gerektiğini bilemez. Sarıl der Tomas'a sarıl bana.Her şeyin eskisi gibi
olmasına ihtiyacım var.Çatırdayan bardak bir daha eskisi gibi olur mu?
Dünyaya çığlık:Üçüncü ve Dördüncü
Gün
Aynı çıt sesini
herkes duymuştur. Harry ve Vera anne ve babalarının ayrılacağını
düşünmekte,Tomas bir sorun yok havalarında ama içten içe o da farkındadır. Ebba
ise harekete geçen çözüm arayan,cevapları deneyendir. Charlotte ve sevgilisinin
yanında yaşadıklarını gülerek anlatması,sonrasında Matts ve genç sevgilisinin
yanında eteğinde ki taşları dökmesi,Tomas'ın sessiz kalması,Mats'in olayı
açıklamaya çalışmaları da kesmez Ebba'yı.Videoyu izlemek ister,izlenen
görüntüler Tomas'ın kaçtığını olduğu gibi ortaya döker.Herkes derin bir
sessizliğe gömülür.
Birlikte yattıkları
yatakta yatmaz Tomas.Erkenden çıkar Matsile kayağa giderler. Mats ona bağır
der,çığlık atmak en iyi terapidir.Tomas çığlık atar attıkça kendine
gelir.Sonrasında genç bir kızın yanlarına gelerek arkadaşım sizi beğeniyor
demesi Tomas'ın öz güveni bir anlık yerine gelir.Otele döner Ebba ve çocuklar
yoktur. Tomas ne yapacağını bilemez.Durur,bekler,dışarı çıkar sonrasında odaya
tekrar gider.
Ebba'ya konuşmak
istediğini söyler.Ağlamaya çalışır,Ebba inanmaz. Tomas uzun bir süreden sonra
ilk defa dürüst olmaya kararlıdır. Bir sürü şey yaptım.Her seferinde yapan
insandan tiksindim. Üstünü örttüm,yok etmeye çalıştım ama olmadı. 'Kendi
içgüdülerimin kurbanıyım.Yalan söyledim,seni aldattım.' der ve ağlamaya
başlar,bir çocuk gibi durmadan ağlar.Ebba şoktadır ne yapacağını bileme.İçeriye
götürür onu. Çocuklar gelir ,babalarına sarılırlar.Vera annesini de ona
sarılmaya zorlar. Ve hep birlikte yeniden aile olurlar.
Yeniden Doğuş:Beşinci
Gün
Tozları paspasın
altına süpürmek onların çoğalarak yeniden ortaya çıkmasını beraberin de
getirir. İnsan sorunlarıyla yüzleşmekten kaçar.Aman rahatım bozulmasın,düzenim
bozulmasın der,biriktirir durur,ortaya çıktığında ise kimse duduramaz. Ebba ve
Tomas ilişkilerin de çatlak sesleri vardı ama duyulmuyordu. Çığ sayesinde göz
ardı edilemeyecek şekilde ortaya çıktı.
Tatillerinin son
günlerinde hep beraber kaymaya giderler. Tomas evin reisi olarak onları
yönlendirir.Ne yapılacağını belirtir,ipleri eline alır.Ortalığı bir sis kaplar
Ebba yoktur,Tomas gider Ebba'yı kucağına alarak gelir.Ebba sonrasında yürüyerek
kayak takımlarını almaya gider. Ebba Tomas'ı denemiştir. Tomas bu sınavda
başarılı olmuştur.Otelden çıkış sahneleri Çok şeyin değiştiğini gösterir. Ne
yapacağını bilen bir aile portresi çizer.
Film bitti diye
bekleriz. Mutlu son,'aile kurtuldu tarzı' romantik bir cevap çıkar karşımıza
zannederiz.Yanıldığımızı otobüs sahnesi ile anlarız. Ebba gergindir.Otobüs her
viraj alışında gerilmeye devam eder,durduğu anda ise koşarak iner.Çocuklarına
ya da eşine bakmaz,sadece kendiyle ilgilenir.Yürüyerek inerler yokuşu. Tomas
sigara içer,oğlu baba sigara mı içiyorsun dediğinde evet der içiyorum.Film
gelmek istediği noktaya gelir.Ve Tomas'ı kurtarır.
Sonuç
Ruben Östlund'un
Turist'i modern dünyada erkeğin düştüğü bunalımı çığ metaforunu kullanarak
anlatır.Ebba'nın kendini sorgulaması,Charlotte'nin varlığı,Mats'in adaleti
sağlama çabaları Tomas'ı kendine getirme yolunda ki evrelerdir.Bu açıdan
bakıldığında feminist bir okumayla yerilecek bir nokta çıkabilir.Ama böylesi
bit yorum haksızlık olur.Bazı anlarda hayatta her zaman olduğumuz kişi
olmayabiliriz.Hep fedakar cesur oluruz diye düşündüğümüz zaman bunları
yapamayabiliriz.İnsan kendini çok tanıdığına inanır.Hep kontrolü elinde tutan
olduğunu zanneder ama yaşam her daim onu sınar.Mücbir sebepler hayatımızda
kendimizden beklenileni yapamadığımızda ortaya çıkan suçluluk duygusuna bir
cevap niteliğindedir.