''Ve hayatım da
aynı anda hiç böylesine kendimden kopmuş ve bir o kadar da kendimde hissetmemiştim'' Albert Camus
Dünya bir yere doğru gidiyor.İyiye doğru gidiyor diyenler de var. Kötüye doğru gidiyor diyenler
de var. Dünyanın gittiği o yere doğru
insanlar da gidiyor. Ruhlar sıradanlaşan bu dünya da ölüyorlar.Ölmeleri
sistemin kendi eliyle oluyor .Ülkelerin isimleri değişiyor,insanların isimleri
farklılaşıyor ama insanın acıları,hüzünleri zamanın ve mekanın ötesinde kalıyor
. Tony Kaye 'in 2011 yapımlı Detachment filmi Andrien Brody'in şahane
oyunculuğu ile bize evrensel bir sistem eleştirisi yapıyor.
Sistem kendini kurumlar üzerinden ifade eder.
Kurumlar ise
insanlar üzerinde kendini gösterir. Bir okul düşünün adı kötü öğrencileriyle
nam salmış. Öğretmenlerin de öğrencilerinden aşağı kalan yanı olmayan. Henry
Barthes yedek İngilizce öğretmeni olarak bir gün bu okula arz-ı endam eder. Kim
olduğunun ve ne olacağının farkındadır. Sınıfa girer,kendini tanıtır,tek bir
kuralı olduğunu belirtir.Kuralı ''Dersime gelmek istemiyorsanız,gelmeyin''dir.Bir
öğrencinin kendine hakaret etmesine aldırmaz,aynı öğrenci başka bir öğrenciyi
aşağıladığın da ise onu sınıftan kovar.Ne kadar sadece zamanı dolana kadar
görevini yapacak bir öğretmen havası takınsa da ilkeleri olan bir adamdır Mr.Barthes.Daha
sonrasında bir öğrencinin üzerine yürümesi ve çantasını fırlatması üzerine söylediği
şu sözler manidardır:''Bu çantanın hiçbir duygusu yok,bu çanta boş.Benim içim
de bu çanta gibi boş.Beni incitemezsin.'' Bu duruş karşısında çocuk geri adım
atar ve söylenileni yapar. Mr.Barthes kim olduğunu ve ne olmadığını bildiğini
duruşuyla öğrencilerine gösterir.
Öğretmen ve öğrenci
arasında rütbe farkı olabilir. Ama var olma savaşın da herkes aynı sorunlarla
boğuşur. Meredith yetenekli bir kızdır. Fotoğrafçılığa merakı ve ilgisi vardır.
İnsanların yüzlerinde ki duyguları yansıtır resimlerine. Ama babası onun
sıradanlaşmasını istemekte ve onun ruhunu sıkmaktadır. Meredith kendi var oluş
savaşını hem babasına hem topluma karşı verir. Henry geçmişin
anılarını,annesinin intiharını,babasının terk edişini yaşam keşmekeşinde
heybesinde taşır. Okulda ki diğer öğretmenlerin her birinin hayatında farklı problemler vardır. Herkes kendi sessiz
çığlıklarını atmakta karşılık verecek bir ses bekleyerek. Henry o sesin
başkalarından gelmeyeceğinin kendi içinde bulması gerektiğini farkına varmış
birisidir. Çünkü hiç bir zaman bir ailesi olmamıştır. Dünya da ki yalnızlığını
tüm vücuduyla hissettiği annesinin ölümüne şahit olduğu andan itibaren yaşamın
tek başına bir yolculuk olduğuna farkına varır. Her ne kadar şahit olduğu zaman
bir çocuk olsa da.
Henry yaşamı üzerinde bir borç olarak taşır. Herkesin yapmaya
çalıştığının da bu olduğunun farkındadır. Üzerimize çöken kurallardan,sistemin
istediklerinden akıl sağlımızı,ruhumuzu koruyarak çıkmanın yolu okumaktır.Yaşam
var olduğu sürece üstümüze gelinecek,köşelere sıkışacağız ama yaşamak cesaret
işidir. Cesaretimizi de kendi ruhumuzdan almalıyız. Okuyarak başka ruhların
yolculuklarına tanıklık ederek kendi yalnızlığımızın özgün değil genel bir yanı
olduğunun farkına varırız. Anlaşılmak şu dünya da bir nimettir. Seni duymak
isteyene kendini anlatabilirsin. Barthes'in
Meredith'e söylediği şey de kanımca şu
zor dünyada anlaşılma çabasının zorluğunu gösteriyor. Hayatta her zaman öz farkındalığı
olmayan insanlarla karşılaşacaksın. Anlaşılmamak hissi yaşamayı her zaman zor
kılacak. Yalnız insan kendinin farkına
varırsa bu zorluklardan gün ışığına çıkabilir. Henry'in geceleri başıboş
sokaklarda dolanması,ağlaması ; gün doğduğunda ise Mr. Barthes olarak kendinden
emin bir duruş sergileyerek görevlerini yerine getirmesi,onun sunduğu cevabı
yaşadığını gösteren bir ayrıntıdır.
Henry film boyunca diğer karakterlerin
çıkmazlarına,kayboluşlarına şahit olur. Bir şey yapması gereken zaman da bir
şey yapar, yapmaması gereken zaman da
ise bir şey yapmaz. Öğretmenlerin yaşadıkları sorunlardan bir parça
taşır,Meredith'in çıkmazını anlar,Erica'nın başıboşluğunu bilir. Herkesten bir
parça taşır ama hiç kimsedir.
Filmin sonuna doğru öğretmenlerden birine söylediği şu
sözler: ''Bugün bir şeyin farkına vardım.Ben aslında yokum ,Sarah. Burada
olmamalısın,ben burada değilim.Beni görebilirsin ama ben sadece boşluğum''. O
kendisinin her şeyiyle farkında olduğunu bize bir daha gösterir. İnsanlar farkındadır
ama bir şey yapmaz tıpkı Henry gibi. Henry'in farklı yanı ise eylemlerine sahip
çıkmasıdır. Kendini boşluk olarak tanımlaması da arada kalmışlığın onu zamandan
ve mekandan koparak bir yokluğa ittiğini gösterir.
Detachment her şeyi ile anlatmak istediğini veren bir Tony Kaye filmi. Derdi olan ve derdini
anlatmak için gözünü budaktan sakınmayan ama ayarı kaçırmamayı başaran bir yapım.
Sınırlar da dolaşan ,yakan kavuran ,insana kaybettiği ''şeyi'' anlatan bir
film. Herkes izlediğinde kaybettiği şeyin ne olduğuna dair bir cevap
bulabilecek demek filmin kalitesine dair bir cevap olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder