Hayat bir
bilinmezden ibarettir aynı bir tabularasa. İnsan hayatı düşe kalka doldurur .
Bilmediği bir dünyaya gelen insanoğlu çevresiyle birlikte kendini , kendi
anlamını arar durur. Hayat, her gün ve her saat başka bir yönüyle tanıştırırken
insanı, bu çeşitli ve sürekli değişim
içerisinde insan her deneyimiyle
değişir, varoluşunu zenginleştirir, hayatı kendisine daha tanıdık hale getirir.
Bir çocuk sobaya dokunmak isterse aile üyeleri
onu engeller ama bir gün sobaya eli değer ve elinin yanmasıyla o zaman sobanın
yaktığını anlar, bir daha sobaya dokunmaz. İnsanın bütün yaşam serüveni aslında
o sobaya dokunup dokunmamasıyla ilgilidir . Onu mutlu ya da mutsuz edecek olan
ise sonuçları göze alıp almama olgunluğudur. Ivan dünyaya geldiğinde babası
yanında değildi. Hiçbir zaman da olmadı. Ivan
büyüdü kendi hayatının sorumluluğunu almaya başladı,seçimlerini sağlam bir
zeminde yapmayı kendine ilke edindi. Bir hayat kurdu. İyi bir eş,iyi bir baba
ve iyi bir çalışan olma vasıflarını elde etti. Emin adımlarla kurduğu bu hayat
bir anlık boşluğuyla yerinden oynadı ve zemin sallanmaya başladı.
Ivan hep o başa dönmemek için yaşamış bir
karakter. Babasının ona yaşattığı hiçlik duygusunu onun gibi olmama kararını
alarak bir var olma çabasına dönüştürür. Babası gibi olmama kararı bir zamandan
sonra Ivan da bir alışkanlığa dönüşür.
Manası derinlerde kalır ve kaybolur. Alışkanlıklar körleştirir insanı,yeniden
görmek hatalar ile olur. Bazen hatalar yeniden doğuşu bazense dibe batışı getirir. Ivan'ın uyanışı o tek gecelik
ilişkisi ile başlar,çorap söküğü gibi gerisi gelir. Bir çizgi düşünün bir yanı
siyah bir yanı beyaz siz ise grinin üstündesiniz,hayat aslında o üçü arasındaki
gidip gelmelerimiz. Ivan hep beyazın üzerinde olmaya çalışır.Doğru,dürüst,çalışkan,sorumluluk
sahibi bir erkek olur. Bir anlık dalgınlığı ile bütün sıfatlarına bir soru
işareti düşer ve siyah tarafa geçer. Bize sunulan araba yolculuğunda İvan'ın o
siyah taraftan gri çizgiye nasıl geçeceğine dair bir sorgulamadır. Ivan yaptığı
hata sonucu bir hayatın dünyaya gelmesine sebep olmuştur. Bunun sonucunda o bir
anlık hata ömrü boyunca peşinden gelecek bir yaşama dönüşmüştür. O zaman bunu
eşine söylemelidir. Gerekirse milyon dolarlık işi tehlikeye atmalıdır. Çünkü
başlangıçlar önemlidir. Bütün serüvenin kuruluşu o başlangıçtadır. Ivan'ın
bebeğin doğumuna yetişmek için verdiği kararlar birçok insanın kabusu olur. Ama
Ivan kendi yaşadığı kabustan uyanışı için o bebeğin yanında olması gerektiğine
inanır ve bunun için her şeyi göze alır. Pervasız, umarsız, sorumsuz
nitelemelerinde bulunabilir Ivan için. Ama bir insanın doğuşu yok ola oladır.
Eşinin yaşadığı şok, kelimelerle tarif edilemez. Babalarını maç izlemek için
bekleyen çocuklar bir daha o tabloya ulaşamayacaklardır. Bir daha hiçbir şey
eskisi gibi olmayacaktır. Ama olacak olan şey bir başlangıçtır.
Bir adamın kararı birden fazla insanın
hayatına etki ediyor. Hangi tarafı seçse diğer tarafın boynu bükük kalacak. O
yüzden Ivan bir tarafı değil bir şeyi seçiyor. Bebeğin doğumunun yanında olmayı
seçerek aslında bir yaşamın sorumluluğunu seçiyor. Burada diğer kadın olarak
tabir edeceğimiz kadının sıfatı sadece anne. İvan için ötesinde bir şey değil.
Bu noktasından dolayı Ivan Locke'a sorumsuz demek haksızlık olur belki de. Filmde
Ivan ile baş başa olmamız diğer karakterlerin sadece sesleriyle bizim hayal
dünyamıza bırakılması hikayeyi özgürleştiren ve evrensel yapan bir nokta.
Ivan o kadar
eminki yolun doğru olduğundan hep gitmekten bahsediyor. Geri döneceğini de
söylüyor ama önemli olan gitmek. Giderek kendini Locke'lerin hiçliğinden
kurtararak Ivan yapacağına inanıyor. Yolun nereye gittiğinin ve sonucunun neler
olacağının farkında. Gözü kara bir şekilde atıyor bütün adımlarını. Bunu
yaparken klasik aşık olup karısını terk eden adam klişesinden çok uzaklarda bir
yoldan gidiyor. Bir adamın her şey ile yaptıklarının sorumluluğunu alma, gözü
karalığını izliyoruz.
Ivan eşinin
gireceği bunalımın da çocukların yaşayacağı şoku da o kadının acılarını da o
bebeğin masumiyetini ve kendi hayatının yok oluşunun sonuçlarını üstlenmeye
gönüllü. Ne gerek var denilebilir. Ama Ivan'ı anlamak klasik kalıplarla mümkün
değil. Çünkü bazen insanın doğru dediği şey bütün dünyanın kitabında yanlışın
en bariz olanıdır. İnsanın içindeki sesi o doğruyu öyle bir haykırır ki diğer bütün
sesler yok olur. Ivan Locke da o sesin gücü ile hayatını kendi elleri ile yıkıp
yeni bir başlangıca gidiyor. Steven Knight'ın yönetmeliğini ve senaristliğini
yaptı başrolde Tom Hardy'nin(Ivan Locke) yer aldığı Locke filmi Ivan Locke'un
hayatının sarsılışının serüvenini bize bir araba yolculuğunda Ivan'ın yanına
oturtarak onun telefon görüşmeleri üzerinden anlatıyor. Tek mekan tek kahraman
ama enfes bir varoluş hikayesi ortaya çıkıyor. İyi seyirler...